28 Eylül 2011 Çarşamba

0,1 Tonu Gördüm...

2011 yılını karşılarken 0,1 tonu tartıda gördükten sonra yaş da 30+ saymaya devam ederken kilo vermeye karar verdim. Yediklerime dikkat ederek başladım ve porsiyonları normal insan porsiyonlarına indirmekle kalmayıp, vucudun ihtiyacı olmayan “garbage food” katogerisine giren yemekleri ve özellikle kızartmaları menüden çıkardım. Her ne kadar kiloda gözle görülür düşüş olsa da spor yapmadan daha fazla kilo veremeyeceğimi fark ettim ve eşimin gittiği spor salonuna yazıldım. Ufaktan cardio ve ağırlık çalışmalarına başladım. Kilo vermek için özellikle Cardio çalışmalarını uzun tutuyordum, biraz kasarak koşu bandı üzerinde 1 saat durabiliyordum.

Maraton koşma fikri ne zaman ve nasıl beynimin içinde derin bir yere yerleştirildi tam olarak hatırlamıyorum ama bir an geldi ve hayatta yapmak istediğim en önemli şey buymuş gibi gözüktü. (Not:Yazar Inception filminin etkisi altında epey kalmış bir zattır.) Tabii ki, o sıralar Runantalya’da super bir derece çıkaran kuzenimin eşi Bahadır abi ve New York Maratonu’nu 7 saat gibi rahat (!) bir tempoda koşan iş arkadaşım Vladimir’in de bunda epey katkısı vardır.

Her an heryerde marathon yarışı olduğunu düşünecek kadar koşu cahili ben, bu bilgiye rağmen kendime yıllardır yürümeyi bile beceremediğim 2011 Avrasya Maratonu’nu hedef olarak koydu. Ve bütün hikaye böyle başladı.